En son ne zaman koy verip bıraktınız? Bütün dertleri, sıkıntıları, kafanızdaki o garip düşünceleri, midenizde yük yapan o ağırlıkları, en son ne zaman koy verdiniz?
Gelecek ile ilgili kaygılarınızı, geçmiş ile ilgili pişmanlıklarınızı en son ne zaman koy verdiniz?
Siz koy verseniz de, koy vermeseniz de hiçbir şey değişmiyor değil mi?
Denolor Roosevelt derki: aslında gerçek korku, korkunun kendisine duyulan korkudur. Yoksa o korkunun içeriği bir korku barındırmaz.
Endişeleriniz boş demiyorum, sıkıntılarınız boş sıkıntılar demiyorum. Demeye çalıştığım şey şu; siz sıkılsanız da, sıkılmasanız da, endişelenseniz de, endişelenmeseniz de onlar orada duruyor olacaklar.
Ve siz aslında bunları düşünerek fazladan bir şeyleri taşıyormuşsunuz gibi oluyorsunuz. Bir bardak su gibi düşünün. Ne kadar ağırdır bir bardak su? Ağır değildir değil mi, birçoğumuz o bardağı kaldırabilecek güce ve enerjiye sahibiz.
Hemen bir deney yapabilirsiniz, bir bardak su alın, dimdik vücudunuza 90 derece açı yapacak şekilde bardağı tutun ve bekleyin. Bir dakika da o 200ml su size 1kg gibi gelmeye başlayacak. Birkaç dakika sonra daha da ağırlaşacak. On dakika geçtikten sonra belki 10kg ağırlık taşıyormuş gibi olacaksınız.
İşte aynı siz, aynı ben, aynı biz, hepimiz aynı şeyi yapmıyor muyuz? 200ml lik derdi 10kg haline getiriyoruz. Sonrada onu taşımaya çalışıyoruz. O yüzden koy verin gitsin yol daha yakınken. Hatta şöyle deyi verin arkasından “Aman…”