Şu an bana sarılıyor olman o kadar güzel ki, bu binanın en tepesinden seninle ayaklarımızın altında ki insanlara bakmak, seni öpmek, seni koklamak. Aradan geçen uzum zamandan sonra benimle olman, benimle burada buluşman o kadar güzel ki. Demiştim o günün seninle geçirdiğim ilk dakikaların da. Bir yandan geçmişi anlatıyorduk birbirimize, kızıyorduk ve gülümsüyorduk yaşadıklarımıza. Bir an geldi itiraflar başladı birbirimize karşı bencil davranışlarımızı anlatmak için yarışıyorduk sanki.
Göz göze geldiğimiz o saniye sanki buluştuğumuz andaki tüm duygular kaybolmuştu, yok olmuştu. Gene aynı oyuna başladığımızı fark ettik değil mi? Hiç son bulmayacak bir birimizi kandırma ve tekrar üzme rolünü benimsemiştik nede olsa! Sonra gene ayrılık olacak ve gene barışacaktık. Bu acı veren oyun sonsuza kadar devam edecek ti! Ta ki ben bir şeyler yapana kadar!
Daha fazla sürdüremezdim bu oyunu anla, bu binanın en üst katında insanlar ayaklarımızın altındayken birbirimizi daha fazla kandırmaya katlanamazdım. Şimdi söylediklerini gözümün önünde canlandırıyorum, beni aldatışlarını anlatışını düşünüyorum, bir anlık hırçınlaşmanı ve karşısında söylediklerimle kuzu olmanı düşünüyorum. Beni tekrar kandırmak için söylediğin sözleri hatırlıyorum, daha derin düşünüyorum bunları önceden söylediğin zamanları ve bitişlerini düşünüyorum. Senden nefret ediyorum dediğin günleri düşünüyorum. Bu bitmek tükenmek bilmeyen oyunun kurallarını düşünüyorum. Seni çok Seviyorum ama senden Nefrette ediyorum. İkimizin de ortak kararı bu değil mi birbirimize acı vermek. Birbirimizi incitmek ve bütün duygularımızı öldürene kadar, birbirimizi yok edene kadar bu oyuna devam etmek. Artık ne bir başkasını sevebilirim, nede beraber olabilirim. Düşüncelerini kafamdan geçirmiştim o an.
Şimdi ise çığlıkların aklımda, hayır Burak yapma deyişin aklımda. Ellerimin arasında gömleğinin yakası var, ellerinle üstümdeki cekete sımsıkı tutunuyorsun sanki düşecek gibi hayret verici. Gözlerimdeki kini görebiliyor musun, aşkın yansıması olan nefretin getirdiği sıcaklığı hissedebiliyor musun? Ne kadar çok seviyorum seni ellerimin arasından kayıp düşmene hala izin vermiyorum. Söylediklerini dinliyorum, geçmişten bahsedişini bunu yapamazsın demeni düşünüyorum. Buraya geldiğim ilk andan beri bunları düşündüğümü bilmediğini biliyorum, bizim için en doğru kararı verdiğimi anlayamadığını biliyorum. Ama bu olmalı önce birimiz sonra diğerimiz yok olmalı artık bir son bulmalı bu saçma sevgi sözleri.
Korkuyorum Burak ne olur bırak beni! Neden nefret dolu bakıyorsun bana ben sana ne yaptım? Seni sevmekten başka suçum ne? Böyle olmasının suçlusu bir tek ben olamam, benle beraber kendini de atmalısın aşağıya!
Bunları söylediğin anı hiç unutacağımı sanmıyorum. Tamda istediğim şeyler zikredilmişti gözlerimin önünde. Yapılması gereken de buydu bana göre ölümü birlikte kucaklamak. Ama bir anda düşüncelerim değişti, içimdeki nefretim daha da arttı sana karşı sanki gene beni kandırmaya çalışıyordun, o iyi rol yapan gözlerin gene yalan söylüyordu ve beni üzecekti. Artık hiç bir şey umurumda değil. Yaşadığımız geçmiş, mutlu olduğumuz anlar, beraber olan ilklerimiz aynı söylediklerin gibi, bu acıları çekmeme hiç biri neden olamaz.
Hala ellerin sımsıkı ceketime tutunuyor. Aynı dediğin gibi sen hep tutunacak birini aradın tarihinde, bazen bana tutundun, bazen sayısız erkeğe, ama şimdi seni terk ediyorum, artık bana tutunamazsın. Seni o kadar seviyorum ki özgürce uçmana izin veriyorum anlıyor musun? Özgürlüğe gitmeni kolaylaştırıyorum. Seni yok etmiyorum, seni yok edilemez kılıyorum! Sadece düşün aşağıya doğru düşüşünü, bir an soluksuz kalışını düşün, nefessiz kalışını, durumu sindirdiğin an bastığın çığlığı, rüzgarın akan göz yaşlarını senden hemen çaldığını düşün. Hızlandığını o kara kütlesine doğru hızlandığını düşün. O kadar yaklaştığını düşün ki, şimdi gözlerini kapa çarpmak üzeresin. Param parçasın ama hala ölmedin, bu dediklerimi düşünüyorsun. Ne olursa olsun yerde parçalanmış bir haldeyken beynin 10 saniye daha düşünmeni sağlıyor. Artık kalpsizsin gördüğün kopmuş kolun, o kaybolmuş hiçliğe uğramış kalbin, bir yanda günahlarına doğru yürümeni sağlayan bacakların var. Ama artık rahat ol son saniyelerinde huzurlu ol bu yaşanılası ızdıraptan kurtardım seni. Artık ne günah işleyebileceksin nede beni üzebileceksin.
Bunları söylediğim anda daha da sıkı sarılmaya başladın ceketime o çatının köşesinden kurtulmak daha da fazla istedin. Gözlerinde anlattıklarımı yaşamanın korkusu vardı aslında. Ve o an Seni Seviyorum dedim sana, korkudan bende Seni Seviyorum Aşkım dediğin anda dünyanın en mutlu adamı bendim ve ellerimi çektim gömleğinin yakasından. Tutunamadın bir saniye bile ceketime, gözlerimin önünden gözyaşlarımla o boşluğa düştün. Sen yazdığım duyguları yaşarken ben senin için ağlıyordum. Mutlu ol aşkım artık ağlaman gerekmeyecek, mutlu ol aşkım artık acı çekmen gerekmeyecek artık hep kalbimde olacaksın ve beni asla üzemeyeceksin. Ama ya ben? Senin için durmadan ağlayacağım seni durmadan düşüneceğim, seni hep hayal edeceğim.
İşte bunları anlattım hakime, onu neden öldürdüğümü anlattım içimdeki tüm kin ve sevgi ile. Ama yalan söylemedim ceza diye verdikleri 14 yılı onu düşünerek ona yazmakla geçirdim.
Neden mi bu mezar taşının başındayım? Hep ona dediğim gibi beraber mutlu olacaktık, onu asla bırakmadım sadece engellere takıldım. Her gün burada onunla sohbet ediyorum, her gün burada onunla konuşuyorum onun bana anlattıklarını dinliyorum. Her gün biraz daha kafayı yiyorum. Onu o kadar severken onu nasıl yok ettiğimi kendi kendime anlatıyorum. Bu acıları çekmek için her seferinde bir başka neden buluyorum. Ama ben doğru olanını yaptım seni o binanın tepesinde salmakla özgürlüğe uçman için en doğru olanını yaptım. Ölümünü ben değil sen seçtin. Artık yoksun, artık yalan söylemezsin, artık bir başkasına gidemezsin, artık sadece benimsin mutlu ol aşkım.